19 Ağustos 2008 Salı

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Sabah 6.30'da kalkıp hemen çadırımızı topluyoruz ve kahvaltı için hazırlık yapıyoruz…Önümüzdeki bisiklet yolundan geçen insanlar şaşkınlık içinde geçiyorlar önümüzden..Saat 12.30 gibi sonunda Bocholt’a varıyoruz..Burada Avrupa'nın en büyük bisikletçilerinden birinde çalışan arkadaşımız Yavuz’u arıyoruz "Biz geldik" diye ve şaşırtıyoruz.:)..
Öğlen yemeğimizi memleket hasretiyle Anadolu fırınında döner ayran eşliğinde yapıyoruz..Daha sonra bir sonraki gün yapacağımız Bochum yolculuğu için tren bileti bakmaya tren garına gidiyoruz..Ayın 14'üne kadar bisikletlerimizi Yavuz'un evine bırakıp Almanya'daki arkadaşlarımızı ziyaret edip dinleneceğiz, turun geri kalanı icin enerji depolayacağız..Tren garındaki bilet satılan yerde İngilizce başlayan ve bisikletle geldiğimize dair olan  sohbet  Aynur Hanım'ın "Siz Türk müsünüz oralardan buralara kadar bisikletle gelinir mi deli cocuklar’’ demesiyle devam ediyor..
Bu arada öğreniyoruz ki Aynur Hanım'da biraz evvel Yavuz’un eşiyle telefonda konuşmuş ama bizim geldiğimizden haberi yokmus..Aksama Aynur hanım ve Yavuz'un ailesiyle birlikte güzel bir akşam yemeği yiyoruz ve sonu gelmeyen bir sohbet başlıyor..
Bizim maceraları arada Aynur Hanım'ın bizim dudaklarımızı uçuklatan maceraları bozuyor, bazen hikayeler kesişiyor..Özellikle üniversiteyi bitirdiği sene, cebindeki son 700 markla Avusturalya'ya tek gidiş bilet alıp daha havaalanından çıkmadan kendisine iş bulduğu hikaye bizi bir hayli imrendiriyor..
Hikayeler bitmiyor ve saat bir hayli geç oluyor. Yataklara çekilip 2250 km'lik ilk kısmın yorgunluğunu atıyoruz.. 

Hiç yorum yok: