21 Ağustos 2008 Perşembe
20 Ağustos 2008 Çarşamba
19 Ağustos 2008 Salı
Akşam yağan yağmurun ıslattığı çadırı daha kuru bir yere taşıyıp kurutma çabasında olan Hasan’ın, çadırın ana çıtalarından birini kırmasıyla güne başlıyoruz..
Ardından yola çıkıyoruz hiçbir şey olmamış gibi..Zira bulutlar hızlı hızlı tepemizden geçişlerini yapıyorlar..Biz de ıslanmamak için hızlanıyoruz biraz daha..Bu hızımızın neticesinde aniden kendimizi Danimarka’da buluyoruz..ilk Danimarka market araştırmamızı yaptıktan sonra bu sefer Murat’ın patlayan ön lastiği için duruyoruz..Bugun 7.ci kez lastiği patlayan Murat, Almanya’nın engebeli bisiklet yollarından şikayetçi oluyor dış lastiğini hırpalamış olduğu için..Günün sonunda harika bir park alanında yemeğimizi yapıp sohbet ederken gün boyunca kaçmayı başardığımız yağmur çıkageliyor ansızın..Tam da yemeklerimizi yaptığımız sırada..Yemekten fazla uzaklaşamayan Murat masanın altına, ıslanmaktan hoşlanmayan Hasan’da yemekten uza kalacak olsa da tuvalete saklanıyor…Yağmurun bu kısa şakasından sonra yemeklerimizi yiyip kurumak üzere çadıra giriyoruz ve çadıra girer girmez tulumlarımıza sarılıp uyuyakalıyoruz..
18 Ağustos 2008 Pazartesi
Sonunda uyandığımızda yeniden bulutları görüyoruz..Hemen onlar bizi ıslatmadan kaçış planları yapıp pedallara asılıyoruz..Aniden Murat’ın arka lastiginden beyaz bir sıvı Hasan’ın bisikletine fışkırıyor.."Acaba nedir nedir??" derken arka lastiğin çoktan patladığını ve patlak önleyici sıvının sadece dışarıya fışkırdığını ve işe yarayamadığını fark ediyoruz..Ama her zaman ki gibi 10 dakika içinde yeniden yoldayız. Fakat arka lastiğin yeniden patlayıvermesiyle bir 10 dakika daha zorunlu mola veriyoruz..Aksamüstü kuzey denizine ulaşıyoruz..Heryer çamur deryası..Meğerse biz Kuzey Denizi'ne gittigimizde "git" kısmındaymış. 6 saat sonra "gel" olacakmış :) Denizden esen rüzgarı arkamıza alarak biraz iç kısımlara doğru ilerliyoruz ve bir tarlanın yanıbaşında karnımızı doyurup dinlenmeye başlıyoruz..
17 Ağustos 2008 Pazar
16 Ağustos 2008 Cumartesi
15 Ağustos 2008 Cuma
14 Ağustos 2008 Perşembe
Sabah yeniden bisiklete binmenin heyecanıyla erkenden uyanıyoruz..Herkes ile vedalaştıktan sonra Rose bisiklet firmasının birkaç fotoğrafını çekiyoruz…Hava ilk defa bu kadar güzel diye düşünüp pedallara asılıyoruz..Bir bisiklet yolundan diğerine geçerken birden kendimizi Hollanda'da buluyoruz..Gün sonuna doğru Almanya sınırına yakın bir tarlada kamp kuruyoruz..Bu sırada tepemizden balonlar ve paramotorların geçisiyle şenleniyoruz..
13Ağustos 2008 Çarşamba
Almanca tercümanımız olan Aynur Hanım sayesinde yarım saat süren ropörtajımız sonunda Yavuz'lara geri dönüp akşam yürüyüşüne çıkıyoruz…Yürüyüşün son km'sinde bir Türk kahvesine girip GS ve FB'nin maçlarını izliyoruz..İki takımımız da gol yedikçe geçen muhabbetlerle eğleniyoruz..Atılan gollerle havalara fırlayanları izleyip biz de arada zıplıyoruz.
12 Ağustos 2008 Salı
11 Ağustos 2008 Pazartesi
10 Ağustos 2008 Pazar
9 Ağustos 2008 Cumartesi
8 Ağustos 2008 Cuma
Türkçe sipariş yaparken ‘’Abicim döner ekmek arası mı yoksa lahmacun arası mı olsun demesiyle’’ bir dumur yasıyoruz..Ve Dortmund'daki ilk günümüz sona eriyor..
7 Ağustos 2008 Perşembe
Sabah kalkıp bir türlü değiştiremediğimiz uydudan Türkiye gündemini takip etmeye çalısıp pek başarılı olamıyoruz..ardından sabah kahvaltımızı yapmak üzere Yavuz'lara gidiyoruz..Meral çoktan poğaçaları fırında ısıtmış geleneksel bir Türk kahvaltısını hazırlamış bile..Kahvaltıdan sonra bisikletlerimizi arkada bırakarak trenle Bochum'a geçiyoruz..Burada arkadaşımız Wanda’nın evine gidiyoruz..Akşam yemeğinde karnıyarık yanına da ayran yapıyoruz..Bir gün once Tayland'dan gelip Türk yemeği hasreti çeken Özlem'in hasretini gideriyoruz..:) Akşama Wanda’nın örümcekleri için evde tuttuğu cırcır böceklerinin sesiyle uyuyakalıyoruz..
19 Ağustos 2008 Salı
6 Ağustos 2008 Çarşamba
5 Ağustos 2008 Salı
4 Ağustos 2008 Pazartesi
3 Ağustos 2008 Pazar
2 Ağustos 2008 Cumartesi
01 Ağustos 2008 Cuma
14 Ağustos 2008 Perşembe
31 Temmuz 2008 Perşembe
Kabosuz interneti olan bir McDonals'da mola veriyoruz..Hiçbir şey almasak, tuvaletlerini kullansak, bilgisayarımızı açıp internetten sonuna kadar yararlansak da bizi fark etmiyorlar bile. Geçirdiğimiz 4 saatin sonunda yeniden yola çıkıyoruz. Ve bir anda Lüksemburg tabelasını görüp Lüksemburg'a geçiyoruz..
1 Ağustos 2008 Cuma
30 Temmuz 2008 Çarşamba
29 Temmuz 2008 Salı
Bugün yolda yine turcularla karşılasıyoruz ancak sadece el sallamalarına alıştığımız için durmamalarına şaşırmıyoruz.
İsvicre'li Jose dede Norveç'ten başlamış ve Zürih'e gidiyormuş bisikletiyle. Beraber fotoğraf çektirdikten, rotalardan ve yukarı taraflardaki svrisineklerden konuştuktan sonra ayrılıyoruz.
28 Temmuz 2008 Pazartesi
Ve yine dümdüz yolda bir yokus aşağı bir yokuş yukarı pedal basıyoruz.
27 Temmuz 2008 Pazar
26 Temmuz 2008 Cumartesi
25 Temmuz 2008 Cuma
Bellagarde’ye doğru yol alırken dinlenmekte olan David ile karsılasıyoruz. David'de Almanya'dan yaşamakta olduğu Fransa'ya bisikletle gelmeye karar vermiş. Bizim Türk olduğumuzu öğrenince çok şaşırıyor ve hemen Türkiye'ye gelmek istediğini söyledikten sonra rotamız hakkında detaylı bilgi istiyor bizden. Sohbet ettikten sonra beraber öğlen yemeklerimizi kasabanın yüzyıllık çınarının altında yiyoruz ve St.Claude'ye doğru giderken David’i arkasından su dökerek uğurluyoruz .St.Claude'ye ulaştığımızda vadinin arasında kocaman bir şehir olarak bizi selamlıyor. Benzinliğe elimizde benzin şişemizle girince görevli bir an mataramıza içecek doldurmak icin durduğumuzu sanıyor. Tam içecek dolabına doğru giderken benzin istediğimizi söylüyoruz ve 1 euroluk benzin alıyoruz. Ve günü yine ufacık bir yol seçim hatasıyla kapatıyoruz.